İçinde bulunduğunuz cilt

ygafmin tarafından 31 Ağustos 2012 tarihinde Güzellik kategorisine eklendi.

Yazıyı okuyan kişi sayısı 71 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.

Hemen Başla

Cildinizin üç ayrı katmanı vardır: epidermis, dermiş ve alt tabaka ya da yağ tabakası (zaman zaman hipodermis de denir). Aynaya baktığımızda gördüğümüz epidermistir, yani ince ve dış tabaka. Siz ve çevreniz arasındaki ilk bariyerdir. Sizi UV ışınları, sıcak ve soğuk, kirlilik, su kaybı, zehirli atıklar ve bulaşıcı organizmalar gibi çevresel tehditlere karşı koruyan bir savaşçı gibidir

Cildinizin üç ayrı katmanı vardır: epidermis, dermiş ve alt tabaka ya da yağ tabakası (zaman zaman hipodermis de denir).

Aynaya baktığımızda gördüğümüz epidermistir, yani ince ve dış tabaka. Siz ve çevreniz arasındaki ilk bariyerdir. Sizi UV ışınları, sıcak ve soğuk, kirlilik, su kaybı, zehirli atıklar ve bulaşıcı organizmalar gibi çevresel tehditlere karşı koruyan bir savaşçı gibidir. Bu aynı zamanda kendini yenileyebilen katmandır -dış katman ölürken sürekli olarak yeni hücreler üretilmektedir. Epidermisinizin durumu aslında cildinizin ne kadar “taze” göründüğünü ve nemi nasıl emdiğini göstermektedir.

Epidermisiniz kendi içinde dört ince katmandan oluşur. En alt katman, hücrelerinizin her gün bölünüp milyonlarca deri hücresi yarattığı katmandır. Bu hücreler yağ asitlerinden, amino asitlerden ve kanınızda bulunan bazı yaşamsal maddelerden oluşmaktadır. O nedenle bunlar üzüm salkımı gibi bir görünüme sahiptir. Cildin üst katmanlarına doğru çıkmaya başladıklarında da düzleşip ölürler ve bu halleriyle de kuru üzüme benzemektedirler. Burası epidermisinizin en üst tabakası, yani stratum corneum’dur ve ölü deri hücreleri burada toplanır. Epidermal katmanınıza kan akışı yoktur, ama bu oraya yeni hücrelerin oluşumu için besin desteği gelmediği anlamına gelmez. Bir mühendislik harikası gibi, alt katman dermişin hemen üzerinde yer alır ve böylelikle bu katmandaki besin ve oksijen desteğinden faydalanır.

Çoğu cilt bakım ürünü, ölü hücrelerden oluşan stratum corneum’a etki eder. Siz bu üst tabakadan kurtulduğunuzda daha pürüzsüz, daha ışıltılı bir görünüm kazanacaksınız. Ama cildinizin durumunu gerçekten de iyileştirmek, kolajen ve elastininize etki etmek için bir ürünün aktif içeriği epidermisinize nüfuz edebilmeli ve oradan da dermişe geçebilmeli -ki bu hiç de kolay değil. San Francisco California Üniversitesi klinik dermatoloji profesörü Dr. Richard Glogau’ya göre, bir ürünün aktif içeriğinin dermişe ulaşması çok zor. “Epidermis pek çok şeyin dışarıdan içeri girmesini engelliyor,” diyor Glogau. “Test tüpünde pek çok kremi inceledim, ama sözünü ettiğimiz etkiyi bu tür ürünlerin yüzeyden de yaratabildiğini söylemek mantık dışı olur, çünkü içindeki maddelerin hiçbiri epidermisi geçecek nitelikte değil.”
Bir alttaki katman dermiştir ve bu katman, cildinizin sağlıklı kalması için en çok çalışan katmandır. Dermişiniz cildinizin yapısal bütünlüğünden, esnekliğinden sorumludur ve epidermisinize yardımcı görevi görür. Dermiş, sürekli hareket halinde olan dinamik bir katmandır.

Burası aynı zamanda her şeyin gerçekleştiği katmandır: kırışıklıkların oluştuğu ve büyüdüğü, hyaluronic asit gibi cildinizi sıkı, nemli ve genç tutmaya yarayan üç faktör olan kolajen, elastin ve nem tutucu moleküllerin bulunduğu katmandır. Dermişteki deri hücreleri eski kolajenler yok olurken yenilerini üretir. Bu sürekli gerçekleşen bir olaydır, ancak yaşla, güneşe maruz kalmayla, sigara içmeyle, stresle ve yanlış beslenmeyle bu süreç yavaşlar.
Dermişiniz, hücrelerinizin cildinizi formunda tutmak için çalıştığı yerdir. Epidermisinizin aksine, burası canlı hücrelerden oluşmaktadır. Dermişiniz kendisini besin ve oksijen anlamında besleyen kılcal damarlar bakımından da zengindir. Bu besinler dermişten geçerek, cildinizi sağlıklı tutan epidermise ulaşırlar. Kılcal damarlar aynı zamanda deri hücrelerinizden karbondioksit ve diğer metabolik atıkları da uzaklaştırır. Bir de, bu dermal katmanda kan ve lenf damarları, sebaceous ve ter bezleri bulunuyor.

Cildinizin son ve en alt katmanı “yağ tabaka” diye bilinen kısımdır. Burası cildiniz için “şok emici” olarak görev yapar. İç organlarınız bir yastık gibi korur, vücut sıcaklığınızı dengeler ve cildinize ana hatlarını verir. Bu katmanda çok sayıda kan damarı, lenf kanalları ve sinir bulunmaktadır. Yağ hücreleri, kolajen ve elastin de bu katmanda yer almaktadır. Siz yaşlandıkça, bu alt tabaka incelir ve cildinizin yuvarlak hatları kaybolmaya başlar.
Cildinizin yüzeyinin (epidermis) durumu, cildiniziz altında neler olup bittiğinin göstergesidir. Temizlediğiniz ve nemlendirdiğiniz bu katmanın -epidermal katman- doğrudan kanla beslenmediğini unutmayın. Çoğu dermatolog, nemlendiricilerin cilde anında nem ve yumuşaklık kazandırdığı konusunda hemfikir. Ama nemlendirici cilt tarafından emildiği anda etkisi uçup gidiyor.

Ne yazık ki nemlendiriciler fiyatlarının yüksek olduğu oranda etkili değiller. Birleşik Devletler Boston University of Medicine’da görevli dermatolog Dr. Tom Roher’e göre, “Bunun sebebi, güçlü içeriklerine rağmen hepsinin aynı şekilde işlemesi: Cildin içinde zaten bulunan suyu hapsediyorlar ve üzerinden biraz daha nem veriyorlar. Nemlendiriciler cildin üzerini bir mühür gibi kaplıyor ve ciltten daha az nemin yok olmasını sağlıyor.”

Üzücü olan şu ki, kırışık giderici ve yaşlanmayı geciktirici kremlerin durumu da bunlardan pek farklı değil. Yaşlanmayı geciktirici kremlerle ilgili en büyük yanlış anlama “yaşlanmayı geciktirici” terimidir. Kırışıklıkları gidereceğini ya da gerçek yaşınızı göstermeyeceğini iddia eden nemlendiricilerin tek yaptığı cildinize anlık bir nem bombardımanı yapmak. Bu, o kadar anlık bir değişimdir ki, bunu “önce” ve “sonra” fotoğraflarıyla görebilirsiniz. Nemlendiriciler bu açıdan işlerini gerçekten iyi yapıyorlar, ancak asıl neme ihtiyacı olan katmana hiçbiri ulaşamıyor.

Antioksidan kremlerin ya da yenileyici cosmeceutical* ürünlerin durumu da o kadar parlak değil. Bunlar çarpıcı sonuçlar vaat eden ve reçetesiz satılan kremler, jeller ve losyonlardır, içlerinde pek çok antioksidan ve antiinflamatuar bitki bulunmaktadır. Ancak bunlar, cosmeceutical ürünlerin etkili olup olmadıklarını kanıtlayan klinik testler yapan TGA tarafından denetlenmemektedir. Aksine, Japonya’da bu cosmeceutical’lerin aktif içerikleri “ilaç benzeri” şeklinde adlandırılmıştır ve güvenli olduklarının kanıtlanmaları istenmektedir. Genel olarak, cosmeceutical madde üreticileri, ürünlerinin yaşlanmayı geciktirdiğini iddia etmez, bu iddiada bulunanlar onların pazarlama stratejilerini yaratanlardır.

Yapılan çok sayıda araştırma antioksidanların, cilde uygulandığında UV ışınlarına karşı yüzeysel bir koruma sağladığını göstermiştir. Ama cildinizi gerçekten de yaşlanmaya karşı koruyup korumadıkları sorusu cevapsız kalıyor. Birleşik Devletler Tufts Üniversitesi’ndeki Antioksidan Araştırmaları Şefi Dr. Jeffrey Blumberg’e göre, “içeriğinde antioksidan bulunan cilt bakım ürünlerinin sayısının çoğalması, antioksidanların kırışık giderici özelliğe sahip olduğu anlamına gelmiyor. Ayrıca, bir ürünün içinde bulunan antioksidanların cilde ne kadar iyi geldiği ya da hangi antioksidanın etkili olduğuyla ilgili de hiçbir bilgiye sahip değiliz.” “Cosmeceutical” terimini ortaya atan ve yirmi yıldan fazla bir süre önce yüzeysel tretinoin’in (retionik asit) faydalarını keşfeden Prof. Dr. Albert M. Kligman’a göre, “Bu ürünlerin %90′ı böyle bir etki yaratmıyor.” Gerçek şu ki, yaşlanmakla savaşan pek çok ürünün iddiaları bilimsel kanıtlara dayanmaktan çok uzak.

Kanıtların azlığına rağmen, moda dergileri ve kozmetik firmaları bu tür kremlerin gençlik çeşmesi gibi yaşlanmayı geciktirdiği haberini yaymaya devam ediyor ve biz de bu aldatmacanın peşinden sürüklenip gidiyoruz. Sürekli bir ışıltı ve zamanı geri çevireceğini vaat eden bir ürüne kim karşı koyabilir ki? Ancak gerçekten kırışıklıklara karşı olan ve bunu bilimsel olarak kanıtlamış olan sadece birkaç ürün var. RetinA ve ona çok yakın olan bazıları, bunlardan birkaçı. Güneş koruyucu kremlerin de yaşlanmaya karşı etkili oldukları söylenebilir, çünkü UV ışınlarının cilde zarar vermesini engelliyorlar. Geri kalanı ise kozmetik üreticilerinin büyük para yatırarak uyguladıkları pazarlama stratejilerinden öte bir şey değil.

Dünya çapındaki Body Shop mağaza zincirlerinin kurucusu Anita Roddick’e göre, kozmetik ürünlere verilen paranın %99′u ambalaja, pazarlamaya ve reklama gidiyor! Demek ki asıl aldatmaca, zeki pazarlama stratejileri! Yüz peeling’i ve antiselülit konusunda tanınmış biri olan Dr. Danne Montagu-King’e göre, “Güzellik endüstrisinin %95′i aldatmaca ve kimse bana ona meydan okumamamı söyleyemez.” Eğer bu sizi ikna etmeye yetmediyse, bir de bunu düşünün. Pazarda en azından on bin farklı yaşlanmayı geciktirici ürün var. Eğer bunlardan bir tanesi gerçek çözüm olsaydı, sadece onu satmaları gerekmez miydi ?

Aslında mucize nemlendiriciler, sihirli losyonlar ya da cildinizi yenileyici kremler de yok. Bunların hiçbiri zamanı geri çeviremez. Antiageing hücrelerinizde başlar, pek çok kozmetik firmasının dediği gibi cildinizin yüzeyinde değil. Estetik operasyona ramak kala, sonsuz gençlik sağlayan hiçbir iksir yok! 0 nedenle bir dahaki sefere, bir cilt bakımı ürünü alırken satış görevlisine o ürünün hücresel anlamda ne kadar etkili olduğunu sormayı ihmal etmeyin. Buna sizin anlayabileceğiniz mantıklı bir açıklama getiremezlerse arkanızı dönüp oradan çıkın. Ya da daha iyisi, o ürün hakkında bir araştırma raporu isteyin. Eğer size bunu sunamıyorlarsa bir dakika bile düşünmeyin.

C Vitamini burada bahsedilen başka bir yanlış koruyucu. Sallantılı medikal duruşuna rağmen, pek çok kadın C vitaminine tapıyor. Teorik olarak, C vitamini bir antioksidandır ve cildi, zarar verici maddelere karşı korur. Ancak bu, forrnülasyonu ne olursa olsun, içinde C vitamini bulunan bütün ürünlerin cilde faydalı olacağı anlamına gelmiyor. Dermatologlar, C vitamini moleküllerinin cildinize nüfuz etse dahi, işe yarayacağı anlamına gelmediğini söylüyor. Diğer bir büyük problem ise bunların kullanımı. Ürünler bir şişede sabit kalmalı ve cilde belli koşullar altında uygulanmalı -ki bu hiç de kolay bir şey değil.

Konuya ait etiketler

Görüşlerinizi bize yazın