ygafmin tarafından 4 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 52 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Özgüven nedir? Bireyin kendisinden memnun olması, kendi çevresiyle barışık yaşaması demektir.
Başka bir tarif de Melody Beattıe’nin “Bağımdaşlığa Son” kitabındaki gibi;
“Nasıl görünüyorlar?
Ne kadar para kazanıyor?
Kimleri tanıyorlar?
Ne çeşit araba kullanıyorlar?
Ne tür işte çalışıyorlar?
Çocukları ne kadar başarılı?
Eşleri ne kadar önemli, güçlü ya da güzel?
Kaç diploması var?
Başkalarının gözünde ne kadar başarılı?
Tüm bu saydığım şeylerden doyum ve zevk almakta bir sakınca yok. Ama bunların hiç biri özgüven sağlamaz. Özgüven bu şeyler kaybedildiğinde geride kalandır.”
Özgüven doğuştan sahip olduğumuz bir duygu değildir. Sonradan edinilen bir kavramdır. Çocukluğumuzda büyüklerimizin bize davranış biçimleri bu duygumuzu iyi veya kötü yönlendirir.
Büyüklerimizden gördüğümüz sevgi, yakınlık ve ilgi çok önemlidir. Fikirlerimize ne kadar değer verildiği, önemsendiği, güven duyulduğu ile ilgilidir. Çocukken hangimize sorumluluk verilmişti. İyi bir şeyler yaptığımızda ne kadar ödüllendirildik. Yaptığımız hatalar ne kadar hoş görülmüştü. İşte bunlar özgüven duymamıza neden olur.
Çocuğa sorumluluk vererek büyütmek çok güzel ama fazlası da zarar veriyor. Benim çocukluğum ve gençliğim farklı geçti. Çok fazla sorumluluk verildi. Tülay her şeyin en iyisini yapar diye büyütüldüm. O yıllarda bu harika bir duyguydu. Kendime güvenimin oluşmasında çok yardımcı olmuştu. Ama yıllar ilerleyince çevremin benden beklediği akıllı uslu ve her şeyi en iyi şekilde yapan imajını zedelememek için hata yapmamam gerektiğini düşünerek yıllarımı geçirdiğimi fark ettim. Oysaki hata yapmasını da bilmem gerekliydi. Özgüven harika bir şey ama fazlası da zarar verir.
Özgüveni olmayan kişi kendinden şüphe duyar. Kendine güveni yetersizdir. Sevilmediğini düşünür, yalnızlık hisseder, eleştirilere karşı alıngandır. Başarısızlıktan çok korkar ve çok sık hayal kırıklığı yaşar.
Görüldüğü gibi hayatımızda sevginin yeri çok önemli. Hiçbir maliyeti yok. Üstelik de bedava
Özgüven eksikliğinin nedenlerini sıralamak gerekirse:
Çok yakın birinin ölümü
Anne babanın boşanması
Başarısızlığın üzerinde çok durma ve bu durumu büyütmek
Kendini acımasız bir şekilde eleştirmek
Gerçekçi olmayan hedefler belirleyip ve bunlara ulaşamayınca mutsuz olmak
Başarısızlık korkusu
Hata yapma hakkını kendinde görmemek
Özgüvene sahip olmak için yapılması gerekenler ise;
Risk almak ve cesur olmak gerekli
Kendini sevmek
Kendini tanımak
Hedef koymak
Pozitif düşünmek
İyi bir iletişim
Duyguları kontrol etmek
Fikirlerinizi savunun
Kendini iyi ifade edebilmek
Kendinizi ödüllendirebilmek
Güçlü tarafları ön plana çıkarmak
Çevresine hayır demeyi bilmek
Her an öğrenerek
Hobiler geliştirerek
Değişimi kabullenmek
Şimdi düşüneceksiniz ki bunların hepsi yuvarlak laflar ben bunları nasıl başaracağım. Çok haklısınız. Ama zaten benim bütün yazılarım hep bu duyguları ele alan yazılar. Sürekli her birini yazıyorum. En önemlisi kendimize güven, yapabileceklerimizi bilmek ve üzerine gitmek.
“Ben de kartal olmak istiyorum”
Bir çiftçi, yerde bulduğu bir kartal yumurtasını, tavuk yumurtası sanarak çiftliğine götürmüş. Kuluçkaya yatan tavuğun altına koymuş. Tavuk, kartal yumurtasını da kendi yumurtası sanarak kuluçka döneminde koruyucu kanatları altında tutmuş. Civcivler ve kartal yavrusu yumurtadan çıkmış. Kartal yavrusu, tavukların ve civcivlerin davranışlarını taklit ederek kanat çırpmış, eşinmiş, darı tanelerini ve solucanları yemiş. Kendisinin bir tavuk olmadığını düşünmek aklına bile gelmemiş. Bir gün küçük kartal gökyüzünde uçan kocaman bir kuş görmüş. Bu olağanüstü yaratığa hayranlıkla bakmış. En yakınındaki tavuğa bu kuşun ne olduğunu sormuş. Ona “kartal” derler yanıtını almış. “Ben de kartal olmak istiyorum” demiş küçük kartal. “Saçmalama” demiş tavuk ve devam etmiş:
“Haddini bil. Sen asla kartal olamazsın. Sen bir tavuksun. Bunu kabul et.” Küçük kartal boynunu eğerek, toprağı eşelemiş. “Galiba haklısın.” demiş. Küçük kartal yaşamı boyunca tavukların arasında yaşamış, gökyüzünde özgürce dolaşabileceğini bilmeden. Kendi gücünü görmeden, beş on santimetre yükseğe kadar kanat çırpıp daha fazlasını yapabileceğini, gökyüzüne ulaşabileceğini hiç düşünmemiş.