ygafmin tarafından 5 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 69 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Okul hayatı ve hayat okulu üzerine
Hayatımızda öğrenmenin yerini düşündüğümüzde, iki ana dönem karşımıza çıkar: Okul hayatı dönemi ve hayat okulu dönemi. Hayat okulunda müfredat okul hayatından daha kapsamlı ve karışıktır. Hayat okulu dönemi yaklaşık üç katı daha büyüktür.
Okul hayatı bitince hayat okulu başlar. Her ne kadar okul hayatının amacı hayat okuluna hazırlamak olsa da, pek çok düşünürün haklı olarak sitem ettiği gibi; “hayat okulunda en çok lazım olan bilgiler, okul hayatında öğretilmeyenlerdir.”
Okul hayatında, “hayat bilgisi” dersi gördüğümüz halde, hayat okulunda ezberimiz neden karışıyor? Çünkü okullar bizi hayata değil, sınavlara hazırlıyor. Bu yüzden okul hayatı ile hayat okulu arasındaki farklardan yaşam şaşkını oluyoruz.
Okul hayatı ile hayat okulu arasındaki 7 temel farkı “Her Şey Seninle Başlar” adlı kitabımda şöyle özetlemiştim.
1- Okul hayatında sınavlar, önceden haber verilerek yapılır ve notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat okulunda insanlar bizi habersizce “sınava çekiyor” ve yargılarını genellikle içlerinde tutuyorlar.
2- Okul hayatında anlatılmayan konudan soru sorulmazdı, hayat okulunda soru çıkabilecek her konuyu bilmeniz bekleniyor.
3- Okul hayatında notunuz “objektif” rakamlarla karnemize yazılırdı. Oysa hayat okulunda, subjektif kanaatlerle “notumuz veriliyor.”
4- Okul hayatında soruların tek doğru cevabı vardı. Hayat okulunda kişiye göre değişen doğru cevapları bilmeniz gerekiyor.
5- Okul hayatında bulunduğumuz sınıftan daha aşağıya düşmezdik. Hayat okulunda “sınıftan düşmek” mümkün!
6- Okul hayatında önce dersimizi öğrenir sonra sınava girerdik. Hayat okulunda önce sınavca çekilip sonra “dersimizi alıyoruz.”
7- Okul hayatında tek dersten sınıfta kalanlara “bir ek sınav hakkı” daha verilirdi. Hayat okulunda bir fırsatı kaçırıp son vagona atlayamayanlar için “tek fırsat hakkı yok”.
Kullanma kılavuzunu yanımıza almadan hayata geliyoruz. Nasıl yaşayacağımızı yaşarken öğreniyoruz. Yaşamak istediğimiz hayat, yaşadığımız hayat ve yaşamamız istenen hayat hayatın iç açılarının toplamından “ortaya karışık” bir hayat çıkarıyoruz kendimize.
Jean Jacques Rousseau diyor ki; “Bir çok insan matematiğin yasalarını bilir ve güzel sanatların birçoğunda beceri sahibidir. Fakat çoğu insan yaşamı yöneten yasalarla, yaşama sanatı denilen o güç sanat hakkında az şey bilir. Bir insan uçak yapabilir ve onunla bütün dünyayı baştanbaşa dolaşabilir. Fakat nasıl mutlu, başaralı ve memnun olunacağını öğreten o basit sanatın tamamıyla cahilidir. Sanatları öğrenirken listenin en başına yaşama sanatını koymayı unutma!”
Umuyorum ve bekliyorum ki, milli eğitim müfredatı program merkezli değil öğrenci merkezli, siyasi merkezli değil yaşam merkezli, bilgi merkezli değil yaşam becerileri merkezli olur. O zaman sadece “diplomalı işsizlerin” değil, elinde iş olup “işe uygun insan” bulamayan işadamlarının da dramı ortadan kalkabilir.
Yazar : Mümin Sekman