ygafmin tarafından 4 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 50 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Aşırı derecede stresin beyinde hangi değişimlere yol açtığını inceliyorsunuz. Bu konuyu nasıl araştırıyorsunuz?
– Almanya’da işkence kurbanlarıyla çalışıyoruz. Fakat bunun dışında savaş bölgelerinde veya tsunamiden sonra Sri Lanka gibi bölgelerde de araştırmalar yapıyoruz. Yani insanların travmatik deneyimler yaşamış olduğu her yerde.
Travma beyni nasıl etkiliyor?
– Hayvan deneylerinden stres durumlarında böbreküstü bezi kabuk bölgesinde özellikle de kortizol gibi hormonların salgılandığını biliyoruz. Aslında kısa vadede ve belli dozlarda yararlı olan bu stres hormonları, organizmanın hızla kaçmasına izin veren alarm sinyali üretiyorlar. Fakat uzun vadede beyinde sitotoksik (zehirli) etki yapıyorlar. Hipokampüsteki sinir hücrelerinin önce dal şeklindeki uzantıları azalıyor, daha sonra ise ölüyorlar. Travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) insanlarda da hipokampüste küçülmeye yol açtığını gösteren kanıtlar var. Benzer sonuçlara çocukluklarında tacize uğrayan travma kurbanlarında da ulaşıyoruz.
Bunun ne gibi olumsuz sonuçları var?
– Hipokampüs bölgesi, mekansal ve zamansal tayinden sorumludur. Bu bölge hasarlı olduğu zaman örneğin: Nerede, ne zaman ne oldu? Koşulları yerine getirilemez ve dolayısıyla da otobiyografik bellek artık doğru gelişmez. Bu durum travmatik bozukluk yaşayan kişileri geçmiş zamana dönmüş gibi hissettirir ve insanlar yeniden işkence odasında ya da iç savaşından ortasında bulunduklarına inanmaya başlarlar.
Travma sonrası stres bozukluğu hastalarında ne gibi belirtiler görülür?
– Travmatik olayları istenç dışı olarak yeniden yaşamanın dışında, o olaylarla ilgili her şeyi engellemeye çalışırlar. Mesela tsunami kurbanları, ellerini yıkayamayacak ve su içemeyecek duruma gelirler.
Bu belirtiler psikolojik olarak nasıl açıklanabilmekte?
– Belirtilerde, beyindeki korku merkezi amigdala etkilidir. Hayvan deneylerinden bu merkezin travmatik olaylardan sonra daha karmaşık bir şekilde işlediğini biliyoruz. Fareler korkutulduklarında ve işkence gördüklerinde amigdaladaki yeni bağlantılar oluşuyor. Beyindeki bu yapıda genetik veya evrimsel olarak programlanmış korku uyarımları kotlanmıştır. Mesela bunlar sayesinde bir yılanı gördüğümüzde henüz bilincimize ulaşmadan otomatik olarak korkup kaçıyoruz.
Özetle şöyle söyleyebilir miyiz? Hipokampüsün düzenleyici gücü zayıflarken, korku merkezi aşırı derecede etkinleşmekte.
– Evet. Bu durum hastanın, korkuya neden olaylardan bilinçsiz olarak etkilenmesine yol açar. Yani neden korktuğunu bilmeden korkmaya başlar.
Bu psikolojik değişimlerin boyutu nedir?
– Beyin yapısındaki değişimler bireyden bireye %10-30 arasında değişmekte.
Tipik bir travma şeması çizmek mümkün mü, yoksa her insanın tepkisi farklı mı?
– Elbette ki çok büyük bireysel farklılıklar vardır. Kimileri daha dayanıklıdır, diğerleri ise hızla çökerler. Ama bunun dışında genel bir motiften söz edebiliriz: Travma seviyesi bir insan beyninin işlemek zorunda olduğu korkunç olayların sayısına orantılı olarak yükselir.
Bunun sebebi nedir?
– Güney Sudan’da 3000’den fazla kişiyi inceledik. Bazıları 25-30 travmatik deneyimi geride bırakmıştı. Eşlerinin tecavüze uğrayışları, kızlarının doğranması vb gibi korkunç olaylar yaşamışlardı. Bu tür insanların hepsinde travma sonrası stres bozukluğu belirtisi görülür. Başlarından sadece bir ila beş olay geçenlerin bulunduğu grupta ise TSSB belirtilerini oranı %20’nin altındadır.
Travmatik olaylardan sonra beyinde daha başka değişimler de meydana geliyor mu?
– İşkence kurbanlarında genelde kişilik çözülmesi belirtileri görülmekte. Bu kişiler şok durumlarından içlerinden kaçmaya çalışırlar ve dolayısıyla da belli başlı anıları veya duyguları aynı anda bölerler. Manyetik ensefalagrofi ve manyetik rezonans tomografisiyle bu tür hastaların beyin etkinliklerinde tipik değişimlerin meydana geldiğini görüyoruz. Özellikle de sol beynin alın bölgesinde anormal derecede yavaş beyin dalgaları saptanmakta.
Bu tür sonuçlar travmatik bozuklukların tedavisinde yararlı olabiliyor mu?
– Bu şu sıralar üzerinde hararetle tartışılan ama bir türlü yanıtlanamayan bir sorudur. Fakat en azından şunu söyleyebiliriz: Travmatik olaylar düzenli olarak beyin yapısında depolanmakta. Bu şekilde, yeni korkular ve olaylarla uyumlu bir korku merkezi gelişmekte. Bu sonuçlar örneğin Sri Lanka’daki araştırmalarla ortaya çıktı. Ülkenin güneyinde çocukların sadece %15’i travma geçirmiş. Oysa iç savaşın yıllardır devam ettiği kuzeyde, çocukların %50’sinde TSSB görülmekte. Tsunamiyle ilgili travma daha önceki savaş olaylarıyla kaynaşmakta. Çocuklar bu ikisi arasındaki farkı bilemiyorlar ve dolayısıyla da olaylar hep aynı korku bölgesine işlenmekte.
Bu tür bozuklukların toplumsal yaşamı ne şekilde etkilediğini tahmin etmek hiç de zor değil. Herhangi bir tedavi umudu var mı peki?
– Kimi araştırmacılar, beyindeki travma yapısının asla çözülemeyeceğini düşünüyorlar. Ben bu konuda biraz daha iyimserin. Belki de sinirsel bağlantıların onarılması mümkündür. Bunun psikoterapi mi yoksa ilaçlarla mı gerçekleşeceğini bundan sonraki çalışmalarımızda göreceğiz.
Kim kimdir?
Thomas Elbert
Konstanz Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Davranış Nöroloji Bölümü profesörü ve aynı zamanda savaş, terör ve taciz kurbanlarına tedavi ederek yardımcı olmaya çalışan Victim’s Voice organizasyonunu da yönetiyor.