ygafmin tarafından 4 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 45 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Kaliforniya’da yaşayan, 41 yaşındaki yönetici asistanı bir kadın -tıp literatüründe kısaca “A.J.” olarak anılıyor- 11 yaşından beri yaşadığı hemen her gününü hatırlıyor. “E.P.” olarak adlandırılan, 85 yaşındaki emekli laboratuvar teknisyeni ise yalnızca en son ne düşünmüşse onu hatırlıyor. Bu kadın belki de dünyanın en güçlü belleğine sahip, erkekse en zayıf belleğe…
A.J., “Belleğimdekiler adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor -hiç durmadan ve kontrolsüzce…” diyor.
3 Ağustos 1986’da, saat 12.34’te, aşık olduğu genç adamın ona telefon ettiğini hatırlıyor. 12 Aralık 1988’de Murphy Brown televizyon dizisinde neler olduğunu hatırlıyor.
Beverly Hills Oteli’nde babasıyla 28 Mart 1992’de öğle yemeği yediğini hatırlıyor. Dünyada yaşanan olayları, markete gittiği zamanları, hava durumunu ve duygularını hatırlıyor. Neredeyse yaşadığı her şey günü gününe aklında. Ona “hatırlamıyorum” dedirtmek hiç de kolay değil.
Geçtiğimiz yıllarda olağanüstü iyi belleklere sahip bir avuç insanla karşılaşıldı. Bunlar arasında yer alan -56 yaşında- Yağmur Adam filmine de esin kaynağı olan Kim Peek’in yaklaşık 12.000 kitabı ezberlediği söyleniyor (bir sayfayı 8-10 saniyede okuyor).
Rus nöropsikolog Alexander Luria’nın üzerinde 30 yıl boyunca araştırma yaptığı Rus gazeteci “S”, inanılmaz sayıda sözcük ve sayı dizisini, anlamsız hece dizilerini ilk duyduğu günden yıllarca sonra bile hatırlayabiliyor.
Ama A.J.’nin eşi benzeri yok. Onun sıradışı belleği gerçekleri ve sayıları değil, kendi yaşamıyla ilgili şeyleri hatırlamak konusunda güçlü. Aslında, yaşamıyla ilgili ayrıntıları hatırlama yeteneği öylesine güçlü ve bunun temeli o kadar az biliniyor ki, Kaliforniya Üniversitesi’nde (Irvine, ABD) yedi yıldır A.J. üzerinde araştırma yapan sinirbilimci James McGaugh, Elizabeth Parker ve Larry Cahill, onun durumunu tanımlayabilmek için yeni bir tıbbi terim kullanmak zorunda kaldılar: Hipertimestik sendrom…
Alışılmışın dışında uzun kulakları olan, kır saçları ortadan ayrılmış E.P., 1,80 boyunda. Cana yakın, dost canlısı ve babacan görünüyor. Sık sık gülüyor.
İlk bakışta şefkatli bir büyükbaba gibi. Ancak 15 yıl önce herpes simpleks virüsü beyin dokusuna yayılarak hasar vermiş, elma kurdu gibi beynini oymuş. Virüs, sürecini tamamladığında, beynin medyal temporal loblarında ceviz büyüklüğünde iki bölüm yok olmuş; onlarla birlikte E.P.’nin belleğinin büyük bir bölümünü de alıp götürmüş.
Virüs, hedefi inanılmaz bir isabetle vurmuş. Beyinde medyal temporal loblar -beynin her iki yarısında da birer tane vardır- hipokampus denilen kıvrımlı yapı ve çevresindeki birkaç alan ile birlikte, algılarımızı uzun süreli belleğe dönüştürmek gibi büyüleyici bir işi gerçekleştirir.
Anılar aslında hipokampusta değil, beynin başka bir bölümünde, kıvrımlı dış katmanlarında, neokortekste depolanır; ancak hipokampal bölge anıların beyinde kalıcı olmasını sağlayan bölümlerdir.
E.P.’nin hipokampusu hasar görmüş. Hipokampussuz bir beyin, içinde kasedi olmayan bir video kameraya benzetilebilir: Görebilir ama kayıt yapamaz. E.P.’de iki tür amnezi var; yeni anıları oluşturamamasına neden olan anterograd amnezi ve eski anıları -en azından 1960’dan beri olanları- hatırlayamamasına neden olan retrograd amnezi.
Çocukluğu, İkinci Dünya Savaşı, denizci olduğu yılların anıları daha dün gibi canlı.
Ama sorduğunuzda benzinin litresinin ABD’de 25 cent olduğunu söylüyor ve ona göre Ay’a henüz ayak basılmadı.
Kaliforniya´da (ABD) yaşayan 85 yaşındaki “E.P.”, tam anlamıyla şimdiki zamanda yaşıyor. Bir beyin enfeksiyonu, anılarının yanı sıra belleğine yeni anı kaydetme kapasitesini de yitirmesine yol açmış.
A.J. ve E.P. insanların sahip olduğu bellek yelpazesinin iki ayrı kutbunu oluşturuyor. Bu iki örnek, anılarımızın kimliğimizi hangi ölçüde belirlediğini, her türlü beyin röntgeninden çok daha iyi anlatıyor.
Bu iki uç nokta bir yana bırakıldığında, geriye kalanlarımız bir ucunu her şeyi hatırlamanın, diğer ucunu da hiçbir şeyi hatırlamamanın oluşturduğu tayfın içinde bir noktada yer alıyor olsak da, hepimizin A.J.’nin keskin belleğinin gücüne eriştiğimizi hissettiğimiz ya da E.P.’nin kötü yazgısını paylaştığımız anlar olmuştur.
Omurgamızın üzerinde dengede duran, yaklaşık 1,3 kiloluk buruşuk bir et parçası, çocukluğumuzda yaşadığımız önemsiz deneyimleri yaşam boyunca saklayabiliyor.
Ama bizim için önemli bir telefon numarasını bile iki dakikadan fazla saklayamıyor. Bellek işte böyle tuhaf bir şey.