ygafmin tarafından 5 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 59 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Bu yıl Kışlık Saray da Çar’ın eski püsküleri satılıyordu. Bilmiyorum müze idaresi mi, yoksa başka bir müessese mi, bu işle uğraşıyordu?
Ben de Katerina Feodorovna ile oraya gittim. Katerine Feodorovna on kişilik bir semaver almak niyetinde idi. Bütün aramamıza rağmen hiçbir semaver bulamadık. Bilmiyorum Çar çaydanlıktan mı çay içiyordu. Yoksa hiç mi çay içmiyordu? Doğrusunu isterseniz bunu bilmiyorum.
Semaver yoktu, ama buna karşılık bin bir çeşit eşya vardı. Hem de hepsi güzel güzel şeyler!… Mesela; Çar’ın çeşitli portreleri, çerçeveler, votka kadehleri; tükürük hokkaları; gömlekler; kısacası bir sürü eşya… İnsan adeta bunların içinden neyi alacağını şaşırıyordu.
Katerina Feodorovna semaver bulamayınca bu iş için ayırdığı para ile dört gömlek satın aldı. Hepsi de son moda, şık, Çar gömlekleri idi.Ben sağıma soluma bakınırken gözüm bir çift şahane çizme ye ilişti.Konçları Rus tipi, fiyatları 18 ruble. Hemen bu işle uğraşan memura yanaştım:
– Aman arkadaş, dedim, bunlar ne şık şeyler?… Bunları da satıyor musunuz?
– Bunlar, dedi, Çar’ın çizmeleridir. Bunları da satıyoruz.
– Peki, dedim, bunların Çar’ın çizmeleri olduğu nereden belli? Belki de, dedim, bu çizmeler Çar’ın değil de saray adamlarından birinindir?
– Buradaki bütün eşyalar, dedi, Çar’ındır, garantili satıyoruz. Biz Çar’dan başkasının eşyalarını satmıyoruz.
Meseleyi uzatmıyalım. Çizmeler çok hoşuma gitmişti. Biçimleri de çok şıktı. Ayağıma da tıpatıp geliyorlardı. Ökçeleri, burunları, kısacası her şeyleri şıktı, zarifti. Katerina Feodorovna’ya döndüm:
– Katerina Feodorovna, dedim, bak şu Allahın işine, eskiden Çar’ın çizmelerini giyebileceğimizi hatırımıza getirebilir miydik?… Şu dünya ne tuhaf! İnsan ne idim dememeli, ne olacağım demeli.
Ne ise, hiç üzülmeden 18 rubleyi suladım. Bir Çar’ın çizmeleri için bu, hiç de büyük bir para sayılmazdı. Çizmeleri paketleyip eve getirdim. Evde hemen giyme denemesine giriştim. Ama iş umduğum gibi çıkmadı. Bir tanesi çok güçlükle ayağıma girebiliyordu. Aradan uzun yıllar geçtiği için deriler kurumuş ve bozulmuştu. Ne olursa olsun giymeye karar verdim. Dediğimi de yaptım.
Çizmeleri ancak üç gün taşıyabildim. Dördüncü günü çizmelerden birinin tabanı çıkmasın mı? Yalnız tabanı çıksaydı öpüp başıma koyacaktım…Ökçesile, her şeyile birlikte çizmenin bütün alt yanı kopuverdi, ayağım, dışarı çıktı…
Hem biliyor musunuz bu iş nerede başıma geldi? En kalabalık bir caddede… Eve kadar ister istemez bu halde, yani bir ayağım dışarıda olarak geldim…
İşin kötüsü, ödediğim para da az buz değildi: 18 ruble. Öyle ya, Çar çizmesi giymek kolay bir şey mi idi?.. Bundan başka, başıma bu iş geldi diye şikayet edecek bir yer de yoktu.. Bu çizmeler Skorohod fabrikasının, ya da bir başka fabrikanın malı olsaydı iş kolaydı. O zaman, çürük mal çıkarıyorlar diye feryadı basar, belki de direktörü fabrikadan attırabilirdim.. Oysa bunlar, şunun bunun değil, dile kolay Çarın çizmeleri idi… Ama yine de susmamağa karar verdim. Ertesi günden tezi yok hemen Kışlık Saraya damladım. Fakat gelgelelim satış bittiği için orası kapanmıştı. Daha başka yerlere baş vurmak istedim. Ama Katerina Feodorovna bunun önüne geçti:
– Vazgeç, dedi, değmez şikayet etmeğe.. Değil yalnız bizim Çarın çizmeleri, ama hangi kralın çizmeleri olursa olsun bu kadar yıla dayanmazdı. Devrimin üzerinden on yıl geçmişti. Bu zaman içinde dikişler çürümüş olmalı idi.
Kardeşlerim, gerçekten de aradan on yıl geçmişti. Şaka değil. gerçi Katerina Feodorovna beni avutmaya çalıştı. Ama, satın aldığı Çar gömlekleri ilk yıkanışta parça parça olunca. O da ağzını açıp gözünü yumdu. Çarlık düzenine alabildiğine veriştirmeğe başladı.
Tabii aradan on yıl geçmişti, bu olaya kızmak gülünçtü.
Ya, kardeşlerim, zaman ne kadar da çabuk geçiyor.
Mihayil ZOŞÇENKO