Büyüdükçe…

ygafmin tarafından 7 Eylül 2012 tarihinde Yazgulu Yazılar kategorisine eklendi.

Yazıyı okuyan kişi sayısı 62 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.

Hemen Başla

 

Dışarıda hava karardı. Odanın içindeyse kısmen direnen soluk renkli bir lamba var. Bense bir koltuk üzerinde ne kadar hareketsiz kalınır konulu anlamsız ve bir o kadar da sıkıcı bir çalışma içindeyim. İçerideki duman birbiri ardına körüklenen sigaralardan mütevellit ve ben buna inat gözlerimi de hiç açmıyorum.

Arkada fon müziği olarak İspanyol bir adam doğal olarak İspanyolca bir şarkı söylüyor. Ne dediğini anlamıyorken bile sevdim ben bu İspanyolu ama İspanyolca öğrenmenin yeri değil henüz.

Bir şarkı İspanyolca olup içinde senin anlayacağın en ufak bir şey bulunmazken bile seni ağlatabiliyorsa durum vahim demektir. Ağlarken aynı zamanda kendi kendine konuşmaya başlamışsan durum daha da vahim demektir.

Hayatın kaçta kaçı kendi kendini kandırmalardan ibaret acaba, yüzde bu kadarında uyuyup yüzde şu kadarında yemek yerken biz yüzde kaçında kendimize yalanlar söyleyip bir yanımız yıkılırken diğer yanımız onu tutmaya çalışıyoruz? Sonra da bu tutmalar bir fayda vermeyince artık tutulan ve tutan olarak beraber aynı uçuruma yuvarlanıyoruz. Kaçımız dibini görmeye çalıştı şişelerin, içki masalarının anlamsızlığında giden sevdalara bayatlamış mezeler tadında şiirler yazdı? Hangimiz şarkılar söyledi her nakaratına elinden uçurduğu güvercinini saklayarak?

Hayat büyüdükçe acımasız, giderek daha az yanlış, daha çok doğru götürüyor. Bazen yapılan doğrulara çok yazık oluyor. Oysa ben geride kalanları özlüyorum. Bir küçük plastik topun peşinden koşmayı. Yara bere içindeki zayıf ve kirli bacaklarımı, hayatın sadece oturduğumuz mahalleden ibaret olduğunu sandığım zamanları özlüyorum. Kimseyi aldatmadığım ve kimsenin de beni aldatmadığı zamanları…

Hayat büyüdükçe acımasız, artık bacaklarım daha kalın ve yarasız ama daha derin yaralarım var yüreğimde ve büyüyünce geçmiyorlar. İçime gittikçe daha çok şey saplanıyor ve bunları çekip çıkarmaya bir tane cımbız yetmiyor.

Dışarıda hava karardı. Odanın içinde ise kısmen direnen soluk renkli bir lamba var. Bense bir koltuk üzerinde ne kadar hareketsiz kalınır konulu anlamsız ve bir o kadar da sıkıcı bir çalışma içindeyim. İçerideki duman birbiri ardına körüklenen sigaralardan mütevellit ve ben buna inat gözlerimi de hiç açmıyorum. Gözyaşlarımı görmüyorum…

Kendine yalanlar söyle,mutlu ol…

yazar:?

Konuya ait etiketler

Görüşlerinizi bize yazın