
Uykuya dalarak mutluluğu düşündüğüm anlardayım Muradıma ermeden ölecek olmanın korkusu ya da sadece canımın düşe dönüştüğü andı, Düşlerin bir köpük olmadığına inandırmıştım kendimi Bunların hiçbirinde gerçeklik yok mu? Dile gelen acılarımın büyüsünü bozar mı? Her yenilgim,iç yüzümün karşısında yabancı gölgeler gibi dikiliyor… Ve sonrasında ruhumdan yükselen suçlayıcı,ezici ses. Öyle bir ruh ki;ancak beklenmeyen anda kutsanabilir,korkunç, bir okadarda gerçek Bir çok insanla alay eden o zalim duyguda barınıyo bu ruhta.. Uzak bir sessizlikte yatağının üzerinde uyanık oturup beni düşünen bi ressam var mı?? Resimlerinde başkalarının yazgısına gözyaşı döken… Başını ve sonunu kendi elimizde tuttuğumuza inandığımız iplerden, Kendimize ortak bir yaşam kurup çatma isteğimiz. Sonsuzlukta tek başıma atamadığım adımlarımı atardık birlikte titrek ve ürkek Ruhumun önünde aşina bir görüntü,tutsaklarım,tabularım akıp gidiyor içime. Seni tanıyorum içimi okşayan tutku… ‘Kalbimin en çok kırmızı kan içmesini öğrettin bana’ Güzel,acı,serin,tatlı,içi içine sığmayan düşmanca aynı zamanda. Önceden sona ereceğini bilerek sevgi oyunumuzu oynamaya başladık sonuna kadar Oyunun her perdesinde,her nefesinde sonun bakışı çırılçıplak ortada Tutkunun buruk mayasını senin fırça darbelerin ve çatlayan kadehinle boca ettim… Seni uyuduğum hallerdeki,uykumun arasındaki kıpırdanışlara benzettim. Küçük bir dalga kabarmış gibi Varlığımızı bu dalga kabarcıklarında,derinliğe bağlama isteğimiz… Ve önünde uzanıp yatmak istediğim gece, Sonrasında binlerce rezil gereksinimlerle kuşatılmamış,çığlık çığlığa ruhumuzla sevişen haller O anda ne sonsuzluğun,ne ölümün hükmü kalacak. Yaşamda karşılaştığım tatsız bir raslantıdan başka bir anlamı olmayacak. Belki bir zaman kırıntısı,belki bir toz zerresi gibi hatırlanacak… Gözlerini açıp tatlı bir ironiyle bakacaksın bana O baktığın anlarda göğsümde kalbimin her defasında kasvetle vuruşu… Her nefesim,senin yanında bir damla yaşam Ve sonrasında ruhumu okşarken elinin bütün öyküsünü yazma isteğim Artık akşamları hayaline sarılıp şarap içiyorum, Dudaklarım sessizliğin selinde sıcak ve kıpkırmızı Ve insanın güçsüz düştüğü kadar tatlı… Bu nazlı eğilimi sevgi diye nitelendirmek içimden gelmiyor. İşte öylesine ateş rengi bedenim Çılgınca ve bu tiz tutku güzel resimlerindeki haz gibi Sevginin çekingen hallerinde tanıdım seni Teşekkür ederim sana,adını mutluluk ve pervasızlık koyduğum peri.
|