ÖZE ÇAĞRI

ygafmin tarafından 4 Eylül 2012 tarihinde Yazgulu Yazılar kategorisine eklendi.

Yazıyı okuyan kişi sayısı 70 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.

Hemen Başla

Her milletin tarihinden gelen ve alışkanlıklarından kaynaklanan bazı yerleşmiş bir düşünce ve bu düşüncenin temelini oluşturduğu davranış karakteristikleri vardır. Bunlar zamanla ufak değişikliklere uğramış olabilir ama temelde hep aynı özelliklerini taşırlar. Milletleri ve devletleri birer insan gibi düşünürsek onlarında kendilerine göre bir kişilikleri ve huyları vardır. Millet olma şuurunu kazandıklarından beri yapageldikleri bu düşünce ve davranışları artık onlara mal olmuş ve o özellikleri ile anılır ve hatırlanır olmuşlardır.
Türk milleti de tarihin köklü milletlerinden biridir. Türk milletini iki ayrı dönemde düşünebiliriz. Bunlar:
1. İslamiyet’ten önceki Türk milleti 
2. İslamiyet’ten sonraki Türk milleti
Türklerin İslamiyeti kabulü ile yaşam ve düşüncelerinde köklü değişikler olmuş ama bazı özelliklerini kabul ettikten sonra da devam ettirmişlerdir. Zaten bunlarda islamiyeti kabul eden milletlerde olması gereken temel özelliklerdir Ama Türkler buna islamiyetten öncede sahiptiler. islamiyyetten sonra bu güzel hasletlerde onlarla beraber terakki etmiş olması gereken ideal yerine oturtularak denge sağlanmıştır. Mesela Türkler önceden cesur ve savaşçıydılar ama islamiyetten sonra bu özelliklerini dengelendi hem kendilerine hem de kabul ettikleri dinin hizmetine sunuldular. Aslında Türk denince akla gelen güzel hasletlerin çoğu islamiyetten sonra ortaya çıkmıştır. Zaten özünde bu özelliklerin nüvelerini barındıran bu millet islamiyetin kabulünden sonra tam manasıyla ideal olana kavuşmuşlardır. Türkler islamiyette kendilerini bulmuş ve islamiyetle kendilerini bulmuşlardır. 
Hepimiz biliriz ki bazı olması gereken özellikler vardır ki yerinde, zamanında ve dengeli kullanmasını bilmezseniz belki size yarardan çok zararlar getirebilirler. İşte Türkler bu özelliklerini dengelediler hem İslamiyet adına hem de dünya adına yararlı olmuşlardır. 
Türkler islamiyetin kabulü ile bir “ öz ” oluşturmuşlar ve bu özü Osmanlının son dönemlerine kadar korumuşlar, sonra sönmeye başlayan bu öz kurtuluş savaşında da kendini göstermiştir. Aslında bunu özün can çekişmeleri ve son çırpınmaları diyebiliriz. Ondan sonra sebebi ister dış mihraklar diyelim ister kendi zaaf ve hatalarımız diyelim adını ne koyarsak koyalım sonuç olarak özümüzden gitgide uzaklaşmaktayız. Limandan uzaklaşan bir kayık misali bilinmeyen karanlık dehlizlere yol alıyoruz, yarın karşımıza ne çıkacağı belli değil. Şu an yaşadığımız sorunların sebebinde kendi özümüzden uzaklaşıp başkalarına özenmektir. Özümüzü oluşturan değerlerimizin ters dönmesiyle beraber bizde tersyüz olduk. Çalışkandık tembelliğe alıştık, dürüsttük insanları kandırmayı maharet saymaya başladık, rüşvetin ne olduğunu bilmezdik şimdi rüşvetsiz işlerimiz yürümez oldu, küçüklerimizi sever büyüklerimize saygı duyardık şimdi küçük büyük belli değil.
Sonuç olarak bizi biz yapan değerlerle biz olduk ve bugünlere gelmeyi başardık. Eğer yozlaşmaya ve özümüzden uzaklaşmaya devam edersek geleceğimiz karanlık. Hangimiz şu anki genel ahlaki durumdan rahatsız değiliz ki. Hepimiz bir şeylerden rahatsı ve devamlı olanları eleştirip duruyoruz ama hiç birimiz bir faaliyette bulunmuyoruz. Bu rahatsız olduğumuz şeyleri yapanlar bizim oğlumuz, kızımız, tanıdığımız ve akrabamız. Herkes birilerine kızıyor ama kimse oğluna, kızına verilmesi gereken ahlaki ve ilmi eğitimi vermiyor. Tarlamıza hiçbir şey ekmiyoruz hasat zamanı gelince de niye yabani ot çıktı diye kızıyoruz. Artık sorunları ve çözümleri hep başkalarında aramayı bırakıp kendimize bakmalıyız. Başkalarını suçlamak yerine hatayı kendimizde aramalı ve gidermeye çalışmalıyız. Nasıl herkes kendi kapısının önünü temizlerse temiz bir sokak, temiz bir mahalle olur öylede herkes kendi gönlünü temizlerse temiz, ideal bir toplum oluruz. Hani bir öykü anlatırlar; altın dolu boya sandığının üzerinde oturan bir boyacı varmış. Birisi gelip de oturduğu sandığın içinde altın olduğunu söyleyene kadar farkında bile değilmiş. Biz de o boyacı gibiyiz. Atalarımızdan bize büyük bir kültür ve değerler mirası kaldı ama biz bunun farkında değiliz. Altın dolu sandığın üzerinde otururken başkalarının tozlu ayakkabılarına özeniyoruz. 

AnkA

Konuya ait etiketler

Görüşlerinizi bize yazın