ygafmin tarafından 5 Eylül 2012 tarihinde Kıssalar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 74 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Mizacının sertliğini bildiğimiz Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği eşini şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir.
Arkadaşım Zafer dört yıldan bu yana kansere karşı hayat mücadelesi veriyordu. Diğer arkadaşlarımla birlikte onu ziyarete gittiğim bir gün çocukluk düşlerimizden söz ediyorduk. Zafer başını pencereye doğru çevirdi. Gözleri çok uzaklarda, sesi sitem dolu “Ben, kumandalı, kırmızı bir oyuncak arabamın olmasını isterdim hep; ama doğum günümde ne istediğimi söylersem; dileğimin gerçekleşmeyeceği korkusuyla hiç kimseye söyleyememiştim bunu. Bu nedenle de asla radyolu, kırmızı bir oyuncak arabam olmadı.” dedi.
Zafer’i ziyaretimden birkaç gün sonraydı. Çok sevdiğim dondurmayı almak için sırada beklerken birden dondurmacının vitrinindeki kırmızı oyuncak arabayı gördüm.
Yanına da bir not iliştirilmişti: “Dondurmanızı alırken vereceğimiz kuponu doldurmayı unutmayın, belki de çekiliş sonunda bu kumandalı araba sizin olabilir.”
Hemen Zafer’in sözleri geldi aklıma. Birkaç hafta boyunca sürekli dondurma alıp, verdikleri kuponları doldurdum. Hiçbir çekilişte de kazanamadım. Bu kırmızı arabayı mutlaka Zafer’e almalıydım.
Dördüncü haftanın sonunda artık çekilişte kazanmaktan ümidimi yitirmiştim.
Dükkan sahibi ile konuşarak bana bu arabalardan bir tanesini satmalarını rica ettim.
Dükkan sahibi dört haftadır her gün dondurma alıp, kuponları doldurduktan sonra büyük bir heyecanla çekiliş sonuçlarına baktığımın gözünden kaçmadığını söyledi.
Ardından da gözlerimin içine bakarak: “Söyler misiniz, neden bu kadar çok istiyorsunuz bu arabayı?” diye sordu.
Gözlerimden süzülen yaşlara aldırmadan ona arkadaşımdan söz ettim. Çok etkilenmişti. “İstediğiniz oyuncak arabayı verdiğiniz adrese göndereceğim.” dedi. Büyük bir mutlulukla evime geldim.
Ertesi gün Zafer’i ziyarete gittiğimde gözleri ışıl ışıldı. Elindeki kırmızı oyuncak arabayı göstererek küçük bir çocuk heyecanıyla: “Bak” dedi. “Bunca yıl bekledim; ama nihayet dileğim gerçekleşti, hem de tam istediğim gibi!”
Ertesi günü postacı bir zarf uzattı elime. Açıp okumaya başladım:
“Sevgili Adem, benim annem ve babam da kanserdi ve ikisini de, altı ay gibi kısa bir sürede kaybettim. İkisi için de çok çabaladım; ama doğrusu dostlarımın sevgisi ve cömertliği olmasaydı hiç bir şey yapamazdım. Gerçek dostlarım olduğu için kendimi hep şanslı hissettim. Zafer de senin gibi bir dostu olduğu için çok şanslı. En iyi dileklerimle. Yavuz…”
Dondurma dükkanının sahibiydi mektubu yazan. (Bonita L. Anticola’dan adapte edilerek)