ygafmin tarafından 4 Eylül 2012 tarihinde Hayata Dair Yazılar kategorisine eklendi.
Yazıyı okuyan kişi sayısı 59 ve yorum yapan kişi sayısı Yorum Yapılmadı.
Hande geçtiğimiz gün ofise geldiğinde, kendini gayet iyi hissediyordu. Bütün neşesi, patronunun, daha önce yazdırdığı bir mektubun ilk taslağındaki basit bir dizgi hatasına aşırı sinirlenmesiyle yok oluverdi. Kızgın patron, yüzü kıpkırmızı olmuş halde, mektubu Hande’nin masasının üzerine fırlattı ve şöyle dedi: “Bu ne kepazelik Hande? Bu müşterinin ne kadar önemli olduğunun farkında değil misin? Böyle bir dikkatsizliğin yazışmalarımda olmasına izin veremem ve sen bunu biliyorsun!”
Büyük bir umutsuzluğa kapılan Hande, iskemlesini geriye itti, ayağa kalktı ve gözyaşları içinde ofisi terk etti. Kendini tamamen korumasız ve saldırıya uğramış hissetti. Kızgınlık ve diğer çalışanların önünde aşağılanmış olmanın acısı, tüm benliğini sardı.
Bu durum, size tanıdık geliyor mu? İç ve dış patlamaların işyerinde, evde, yolda ve en beklenmedik anlarda olması gayet yaygındır. Böyle bir olay, bizim duygusal zeka yokluğu olarak adlandırdığımız kavrama örnek oluşturur. Ve insan yaşamında yıkıcı, değiştirilemeyecek bir dönüm noktası olabilir. Özellikle de işin içinde çok sevdiğiniz insanlar varsa.
Duygusal zeka sözcükleri, çoğumuzu heyecanlandırır. Hepimizin gerçekte ne olduğunu ya da nasıl geliştiğini bilmeden arzuladığı yararlı bir şeydir. Bugünlerde, duygusal zekayı, daha çok bizi başarılı ve başka insanların gözünde popüler kılan bir dizi özellik olarak değerlendiriyoruz. Duygusal zeka ile özdeşleştirdiğimiz özellikler ya da “çarpıcı vasıflar”, iyimser, ısrarcı, sıcak, takım oyuncusu, hedef odaklı, vb. olarak sıralanıyor. Bu iyi bir liste; ama burada sayılan özellikleri gerçek yaşamda ve ilişkilerde, ne kadar süreyle olursa olsun, kazanmak ve korumak zor. Kişi bu özellikleri nasıl kazanır? Bu harika vasıfları denemeyi ve edinmeyi öğrenmek için çalışanlara ve öğrencilere yönelik eğitim sınıfları vardır.
Hande’nin durumunu yakından incelersek, kaderini belirleyecek o gün işe geldiğinde, muhtemelen bu özelliklerin çoğunu taşıdığını görürüz. Ne yazık ki, bu özellikler, patronunun duygusal patlamasıyla karşılaştığında hızla yok olmuştur. Duygusal zekanın, en uygun özelliklerden oluşan bir liste olduğu fikrini benimsersek, insanların, bu parlak özelliklere sahipmiş gibi davranmanın zorluğu karşısında çabuk pes etmelerinin nedenini anlayabiliriz.
Duygusal zeka hakkındaki bariz gerçek şu ki bu kavram, takdire şayan özelliklerin güncel bir listesinden fazlasını ifade eder. Duygusal zeka, bebeklikten yetişkinliğe kadar geçen sürede zamanla gelişen zihinsel yetenekler grubudur. Bu zihinsel yetenekler, güçlü duygusal dürtülere düşünmeden tepki vermeyi geciktirmenizi ve durumla başa çıkmak için aklınızı kullanmanızı sağlar. Duygusal zeka, akşamdan sabaha ya da bir eğitim sınıfına katılarak kazanılmaz. Çoğu durumda yetişkinler, onları duygusal zekaya ulaştıracak temel zihinsel yetenekleri güçlendirmek ve uygulamak için tutarlı bir biçimde çalışmalıdırlar. Hepimiz duygusal zeka konusunda “yarı mamul” konumundayız. Uygulanması gereken ve bebeklikten itibaren gelişen zihinsel yetenekler, yaşamın sabit duygusal döngüsüyle başa çıkmak açısından en önemli “özellikler”dir.
Duygusal zekanın güzel yanı, dört temel yeteneğin bebekte ve küçük çocukta gelişimini izlemektir. Bebek, yeni yürümeye ya da konuşmaya başlamadan önce, örneğin düşünmeden tepki vermesini geciktirecek becerileri çoktan geliştirmiş olacaktır. Bu süreçteki bir kilometretaşı, bebeğin, insan yüzünü ve sesli ifadeleri tanıma ve önemini takdir etme becerilerinin gelişmesidir. Yüzlere bakmak ve ses tonlarını dinlemek, böyle doğal bir kapasite gibi görünür. Ama bu beceri, diğer birçok beceri gibi, ebeveynler tarafından teşvik edilmelidir. Bu sayede, ani tepkilerin önünde devasa bir engel olarak gelişir. Çocuk, yüzlere uzun uzun bakarken ve sesleri dinlerken, duygusal bilgiyi işlemek için o saliseyi kullanır.
Yetişkinler olarak, birinin yüzündeki duygusal ifadelere bakmak ve sesindeki duygusal tonu duymak için zaman ayırdığımızda, o nanosaniyede, bir davranışta bulunmadan ya da yanıt vermeden önce bu bilgiyi nasıl kullanacağımızı anlayabiliriz.
Bu dikkat dağıtıcı ve endişe verici dünyada, içe ya da dışa patlamamak için, mümkün olduğunca çok nanosaniyeye ihtiyacımız var. Yüz ve ses tanıma becerisinin körelmesine izin verirsek, başımız sıkıştığında veryansın etmeye ya da teslim olmaya daha eğilimli oluruz.
Gelişme halindeki duygusal zeka, öğrenmemiz ve gençlere öğretmemiz gereken şeydir. Duygusal zekayı güçlendiren yetenekler hakkında öğrenilecek daha çok şey vardır ve bu konu hakkında çok sayıda araştırma yapılmıştır. Nöroloji, Psikoloji, Rehabilitatif Tıp, Pediatri ve Geriatri bültenlerinde, ilgili çalışmalar, onlarca istatistiği inceleme yetisi ve sabrı olanlara sunulmaktadır.
Sizi duygusal zeka alanında bilgi edinme ve kendi mükemmel yeteneklerinizi geliştirme sürecine başlamaya davet ediyoruz.
Yazar: Margaret Altman